15 Mayıs 2011 Pazar

Marmara Coğrafya Dergisinden Makale

İSTANBUL ŞEHRİ VE SU
Istanbul City and Water
Prof. Der. Ali Selçuk BİRİCİK[1]
ÖZET
İstanbul, Avrupa ve Asya'nın birbirine iyice yaklaştığı, Çatalca - Kocaeli Yarımadası arasında yer alan Boğaz'ın her iki tarafına hakim, oldukça geniş bir alana yayılmış; günden güne hızla büyüyen gelişen bir şehirdir.
Bu büyüme ve gelişmede sözü edilen yörenin coğrafi konumu, yerleşmeye uygunluğu bakımından arazinin yapısı ve sade bir rölyef sunması, ayrıca klimatik faktörler ile hidrolojik özelikler büyük rol oynamıştır.
Karadeniz'i Marmara Denizi’ne bağlayan boğaz, İstanbul Boğazı adıyla bilinmekte ve bir tabiat harikası olarak dikkati çekmektedir. Burası, büyük tonajlı gemilerin de geçişine uygunluğu sebebiyle Karadeniz'e kıyısı bulunan ülkelerin deniz yoluyla Akdeniz'e ulaşmaları için zorunlu geçiş yeridir. Atlas Okyanusu'ndan Cebel-i Tarik Boğazı vasıtasıyla Akdeniz'e geçen gemiler ile Hint Okyanusu'ndan Kızıldeniz'e ve oradan da Süveyş Kanalı vasıtasıyla Akdeniz'e ulaşan gemilerin Karadeniz'e açılmaları söz konusu olduğunda İstanbul Boğazı'nı geçmek zorunda kalacaklardır.
Çatalca-Kocaeli Yarımadası arasında yer alan bu boğazı açılışı, Altın Boynuz adı verilen Haliç'in teşekkülü, sularını Karadeniz ve Marmara Denizi'ne boşaltan akarsuların belirgin hale gelmesi, Karadeniz kıyısındaki Durusu Gölü'nün oluşumu, ayrıca Marmara Denizi kıyısında Küçükçekmece ve Büyükçekmece göllerinin meydana gelişi Plio-Kuaterner'de gerçekleşmiştir. Böylece bunlar, belirli dönemlerde büyüyen, gelişen İstanbul'un su rezervuar alanları olarak değerlendirilmektedir.
İstanbul'un ilk nüvesi Sarayburnu ile Sultanahmet arasında yer almıştır. İlk şehir, M.Ö. 658 yılında burada kurulmuştur. İstanbul, M.S 395'te Roma hakimiyetine geçmiş ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti olmuştur.
1453 yılında ise İstanbul Türk hakimiyetine geçmiştir. Şehrin bugünkü nüfusu 10 000 000 civarındadır.
Roma-Bizans Dönemi'nde şehrin su ihtiyacı bazı kaynaklar, kuyular ve sarnıçlardan karşılanıyordu. Bu dönemde sarnıç yapımına önem verilmiştir. Açık ve kapalı olan bu sarnıçlar ayrıca birer sanat yapısıdırlar. Bunlar arasında en önemlisi Yerebatan (Bazilica Cistern) Sarnıcı'dır. 140 x 170 m. ebadındadır. Su ile dolu olduğunda 80 000 m3 hacim oluşturmaktadır.
Osmanlı Dönemi'nde ise şehrin su ihtiyacının karşılanmasında büyük önem verilmiştir. Öncelikle mevcut tesisler onarılmış; bunlara yenileri eklenmek suretiyle evlerin, sarayların, medreselerin aş evlerinin, şadırvanların ihtiyacı olan su, zamanında karşılanmıştır. Bu maksatla akarsuların uygun yerlerine bendler inşa etmişler ve bu rezervuarlardaki suları kemerler (su yolu) aracılığıyla şehre akıtmışlardır.
Cumhuriyet dönemi'nde daha önce yapılanlara yenileri eklenmiştir. Eski tesisler onarılmış ve bazı ilaveler yapılmıştır. Yeni tesisler arasında Elmalı Barajı, Alibeyköy Barajı, Ömerli Barajı, Darlık Barajı, Büyük Çekmece Barajı, Yeşilvadi Regülatörü, Düzdere, Kuzulu Dere, Büyük Dere Kazandere, Papuçdere barajları yer almaktadır.
Durusu Gölü de dahil olmak üzere yapılmış tesislerden bu gün İstanbul'a günde 1.5 milyon m3 su verilmektedir. Bu da bugün İstanbul’un su ihtiyacını karşılamaktadır. Ayrıca daha büyük projeler (Melen Projesi vd.) üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder