15 Mayıs 2011 Pazar

Hababam Coğrafya

Marmara Coğrafya Dergisinden Makale

İSTANBUL ŞEHRİ VE SU
Istanbul City and Water
Prof. Der. Ali Selçuk BİRİCİK[1]
ÖZET
İstanbul, Avrupa ve Asya'nın birbirine iyice yaklaştığı, Çatalca - Kocaeli Yarımadası arasında yer alan Boğaz'ın her iki tarafına hakim, oldukça geniş bir alana yayılmış; günden güne hızla büyüyen gelişen bir şehirdir.
Bu büyüme ve gelişmede sözü edilen yörenin coğrafi konumu, yerleşmeye uygunluğu bakımından arazinin yapısı ve sade bir rölyef sunması, ayrıca klimatik faktörler ile hidrolojik özelikler büyük rol oynamıştır.
Karadeniz'i Marmara Denizi’ne bağlayan boğaz, İstanbul Boğazı adıyla bilinmekte ve bir tabiat harikası olarak dikkati çekmektedir. Burası, büyük tonajlı gemilerin de geçişine uygunluğu sebebiyle Karadeniz'e kıyısı bulunan ülkelerin deniz yoluyla Akdeniz'e ulaşmaları için zorunlu geçiş yeridir. Atlas Okyanusu'ndan Cebel-i Tarik Boğazı vasıtasıyla Akdeniz'e geçen gemiler ile Hint Okyanusu'ndan Kızıldeniz'e ve oradan da Süveyş Kanalı vasıtasıyla Akdeniz'e ulaşan gemilerin Karadeniz'e açılmaları söz konusu olduğunda İstanbul Boğazı'nı geçmek zorunda kalacaklardır.
Çatalca-Kocaeli Yarımadası arasında yer alan bu boğazı açılışı, Altın Boynuz adı verilen Haliç'in teşekkülü, sularını Karadeniz ve Marmara Denizi'ne boşaltan akarsuların belirgin hale gelmesi, Karadeniz kıyısındaki Durusu Gölü'nün oluşumu, ayrıca Marmara Denizi kıyısında Küçükçekmece ve Büyükçekmece göllerinin meydana gelişi Plio-Kuaterner'de gerçekleşmiştir. Böylece bunlar, belirli dönemlerde büyüyen, gelişen İstanbul'un su rezervuar alanları olarak değerlendirilmektedir.
İstanbul'un ilk nüvesi Sarayburnu ile Sultanahmet arasında yer almıştır. İlk şehir, M.Ö. 658 yılında burada kurulmuştur. İstanbul, M.S 395'te Roma hakimiyetine geçmiş ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti olmuştur.
1453 yılında ise İstanbul Türk hakimiyetine geçmiştir. Şehrin bugünkü nüfusu 10 000 000 civarındadır.
Roma-Bizans Dönemi'nde şehrin su ihtiyacı bazı kaynaklar, kuyular ve sarnıçlardan karşılanıyordu. Bu dönemde sarnıç yapımına önem verilmiştir. Açık ve kapalı olan bu sarnıçlar ayrıca birer sanat yapısıdırlar. Bunlar arasında en önemlisi Yerebatan (Bazilica Cistern) Sarnıcı'dır. 140 x 170 m. ebadındadır. Su ile dolu olduğunda 80 000 m3 hacim oluşturmaktadır.
Osmanlı Dönemi'nde ise şehrin su ihtiyacının karşılanmasında büyük önem verilmiştir. Öncelikle mevcut tesisler onarılmış; bunlara yenileri eklenmek suretiyle evlerin, sarayların, medreselerin aş evlerinin, şadırvanların ihtiyacı olan su, zamanında karşılanmıştır. Bu maksatla akarsuların uygun yerlerine bendler inşa etmişler ve bu rezervuarlardaki suları kemerler (su yolu) aracılığıyla şehre akıtmışlardır.
Cumhuriyet dönemi'nde daha önce yapılanlara yenileri eklenmiştir. Eski tesisler onarılmış ve bazı ilaveler yapılmıştır. Yeni tesisler arasında Elmalı Barajı, Alibeyköy Barajı, Ömerli Barajı, Darlık Barajı, Büyük Çekmece Barajı, Yeşilvadi Regülatörü, Düzdere, Kuzulu Dere, Büyük Dere Kazandere, Papuçdere barajları yer almaktadır.
Durusu Gölü de dahil olmak üzere yapılmış tesislerden bu gün İstanbul'a günde 1.5 milyon m3 su verilmektedir. Bu da bugün İstanbul’un su ihtiyacını karşılamaktadır. Ayrıca daha büyük projeler (Melen Projesi vd.) üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.

Türkiyede çıkarılan Önemli Madenler

Demir: Modern  sanayinin ana metali demirdir. Kullanım alanı oldukça geniştir.

Çıkarıldığı yerler:  Divriği –Gürün (Sivas), Hekimhan-Hasan çelebi (Malatya), Çam dağı (Sakarya) , Edremit-Havran-Eymir-Ayvalık-Ayazmant (Balıkesir), Torbalı(İzmir), Simav- (Kütahya), Kırıkhan-Payas(Hatay), Bingöl,Kahramanmaraş,Düzce, Kayseri. Doğu Anadolu Bölgesi demir madeni bakımından Türkiye’de ilk sıra gelmektedir.

İşlendiği yer : Karabük, Ereğli, İskenderun demir çelik fabrikaları.

Bakır: Bakır madeni yatakları genellikle çinko ve kurşun yataklarıyla birlikte bulunur. Elektrik ve      elektronik sanayisinde kullanılır. Bakır mutfak eşya yapımına kullanılır.

Çıkarıldığı yerler: Murgul(Artvin),Küre(Kastamonu),Ergani –Maden (Elazığ), Çayeli (Rize),

İşlendiği yerler: Maden Ergani  bakır işletmeleri, Murgul bakır işletmeleri, Samsun Karadeniz      bakır işletmeleri.

                             

Krom: Çok sert ,çok iyi cilalanabilen ve paslanmayan bir maden olduğu için , madeni eşya yapımında büyük önem taşır. Dışarıya en çok satılan madendir. Kaplamacılıkta ve çelik yapımında kullanılır.

Çıkarıldığı yerler: Guleman(Elazığ) , Fethiye – Milas – Marmaris – Dalaman Köyceğiz(Muğla) , Acıpayam (Denizli) , Orhaneli (Bursa) ,Kayseri , Eskişehir    Kütahya , Kahramanmaraş , Aladağ(Adana)

İşlendiği yerler :Antalya ve Elazığ’daki ferrokrom tesisleri

                              

Krom yatakları altı ana bölgede toplanmıştır.

Fethiye, Köyceğiz, Denizli

Alacakaya (Guleman) (Elazığ)

Bursa, Eskişehir

Adana, Kayseri, Mersin

İskenderun, Kahraman Maraş, İslahiye

Kopdağı (Doğu Anadolu)

Krom madeni Antalya ve Guleman’daki ferro-krom tesislerinde işlenmektedir.

Boksit: Alüminyumun hammaddesi olan boksit çok hafif olduğundan uçak sanayiinde, otomobil, ev, elektrik malzemesi yapımında kullanılır.

Boksit yatakları Seydişehir (Konya), Akseki (Antalya) İslahiye (Gazi Antep) ve Milas (Muğla) civarında bulunur. Buralarda çıkarılan boksit, Seydişehir alüminyum tesislerinde işlenmektedir.

Bor Mineralleri: Sanayide sayısız denilebilecek kadar çok çeşitli işlerde kullanılmaktadır.  Bor minerallerinden      elde edilen boraks ve asit borik özellikle nükleer alanda jet ve roket yakıtı , sabun deterjan     lehim, fotoğrafçılık tekstil boyaları , cam,  elyaf  ve  kağıt sanayiinde kullanılmaktadır. Dünya rezervinin %80’ni Türkiye’dedir . Üretim bakımından dünyada  2006 dan beri birinci sıradayız. Rezerv bakımından TÜRKİYE  birinci sıradadır Bor minerallerinin üretimi dış isteğe bağlıdır.

Çıkarıldığı yerler:  Bigadiç-Susurluk-Sultançayırı (Balıkesir) , Mustafakemalpaşa (Bursa)              Emet( Kütahya), Seyitgazi (Eskişehir).


Kükürt: Kükürt gübre, kimya ve boya sanayiinde kullanılır. Ayrıca kauçuğun işlenmesinde ve sülfirik asit üretiminde de kullanılır.

Ülkemizde kükürt yatakları Keçiborlu (Isparta) ve Milas (Muğla) çevresinde bulunmaktadır.

Zımpara Taşı: Çeşitli kesici, torpüleyici ve silici aletlerin yapımında kullanılan zımpara taşı yönünden ülkemiz çok zengindir. Tire (İzmir), Manisa, Söke (Aydın), Milas (Muğla) ve Tavas (Denizli) da çıkarılır.


Barit: Suda erimeyen bir maden olduğundan boya, deri, kimya, cam ve kauçuk sanayiinde kullanılır. Ülkemiz barit yatakları bakımından zengin sayılır. Antalya, Muş, Gazi Antep ve Eskişehir çevresinde barit yatakları bulunmaktadır.

Tuz: Türkiye tuz yatakları bakımından son derece zengindir. Kaya tuzu yatakları üçüncü jeolojik zamanda, kapalı göl havzalarında suların buharlaşması ile oluşmuştur. Son yıllarda tuz üretimimiz üç kat artmıştır.


Türkiye’deki tuz üretiminin çoğu, Tuz Gölü ile İzmir Çamaltı tuzlasından sağlanır. Kaya tuzu yatakları, Çankırı, Kars, Iğdır ve Nevşehir çevresinde bulunmaktadır.

Cıva: Tek sıvı madendir. Zirai ilaç yapımında, kâğıt sanayiinde, suni gübre üretiminde ve boya sanayiinde kullanılır. Türkiye’de Sarayönü (Konya), Ödemiş (İzmir), Manisa ve Uşak çevresinde çıkarılmaktadır.


Kurşun - Çinko: Genelde kurşun ve çinko bir arada bulunur. Ülkemizde Keban (Elazığ) ve Kayseri çevresinde kurşun-çinko yatakları vardır.

Lületaşı: Eskişehir çevresinde çıkarılır ve işlenir. Süs eşyası yapımında kullanılır.


Oltutaşı: Erzurumun Oltu ilçesinde çıkarılır ve işlenir. Süs eşyası yapımında kullanılır.

Fosfat: Gübre hammaddesi olarak kullanılan fosfat ihtiyacımızı karşılamaz. Fas, Tunus ve Cezayir’de yaygın olarak görülür ve daha çok bu ülkelerden ithal edilir. Türkiye’deki en zengin fosfat yatakları Mazıdağı (Mardin), Adıyaman, Bingöl ve Bitlis’te bulunmaktadır.

Manganez: Çeliğe sertlik kazandırmak ve direncini artırmak için kullanılır. Uşak, Afyon, Muğla, Adana, Erzincan, Artvin ve Trabzon çevresinde manganez yatakları bulunur. İhtiyacı karşılamaz. Bu nedenle ithal edilir.

Mermer: Ülkemiz mermer bakımından zengindir. Afyon, Kütahya, Marmara Adası, Kırşehir, Tokat ve İzmir çevresinde çıkarılır. Yurt dışına ihracatı yapılır.


Volfram (Tungsten): Çok sert olması nedeniyle özel sanayi çeliği olarak kullanılır. Demiryolu, iş makineleri, uçak ve gemi yapımı yanında, ampüllerde enerjiyi ışığa çevirmede kullanılır. Bursa Uludağ’da çıkarılıp işletilmektedir. Fakat son yıllarda üretimi durmuştur.

Asbest (Amyant): 14 bin °C sıcaklığa dayanır. Isıya dayanıklı araç ve gereç yapımında kullanılır. Konserojen madde bulundurması nedeniyle, kullanımı sınırlandırılmıştır. Eskişehir, Bursa, Erzincan, Hatay, Kars, Ağrı, Malatya, Sivas, İskenderun, Uşak ve Konya’da çıkarılır.

Endemik Bitki Nedir? Bazı örnekler

Endemik bitki; bulunduğu bölgenin ekolojik şartları yüzünden yalnızca belirli bölgede yetişen, dünyanın başka yerinde yetişme ihtimali olmayan, yöreye özgü bitki türüdür.
Kaz dağı göknarı:

Türkiye’de yalnızca Kazdağı’nda yetişen endemik bir göknar alt türü. 30 metreye kadar boylanabilir. Tomurcukları bol reçinelidir.
İğne yapraklı uzun sürgünler üzerinde tek tek ışığa yönelik olarak tarak biçiminde dizilmişlerdi.Yaprağın üst yüzü hafif olukludur, alt yüzünde ise iki tane belirgini gümüşi renkte beyaz stoma bandı bulunur. İğne yapraklar sürgünler üzerinde uzun süre, 7-10 yıl kalır

Kasnak meşesi

25-30 m boya ulaşabilen geniş ve yaygın tepeli bir meşe türü.
Genç sürgünler sarımtrak veya kırmızımtrak olup, önceleri tüylü daha sonraları çıplaktır. Tomurcuklar büyük yumurta biçiminde kahverengi kırmızı, tüysüzdür. Tomurcuk pullarının kenarları kirpiklidir.
Yapraklar sürgünler üzerinde oldukça aralıklı dizilmiştir. Yaprak ayası ters yumurta veya eliptik biçimli, dip tarafı çarpıktır. Yaprakların alt yüzü basık ve yıldız tüylüdür. Üst yüzü çıplak ve koyu yeşildir. Kadeh çok belirgin ve yarımküre şeklindedir.
Endemik bir türdür.Kütahya, Konya, Afyon, Isparta, Eğirdir yörelerinde bulunur. 1300-1800 m yükseltilere kadar çıkabilir.

Datça hurması

Datça Hurması, Datça Yarımadasında batı-doğu yönünde uzanan sıradağların kuzey ve güney aklanlarında olmak üzere, iki ayrı yörede bulunmaktadır.
Datça Hurması bu aklanda küme ve guruplar halinde veya tekil olarak da geniş bir alanda yayılış yapmakta ve yayılış sahilden 300-350 m yükseltiye kadar ulaşabilmektedir.
Kuzeyi kapalı, sıcak, deniz etkisi altındaki vadi tabanlarının uygun kısımları ile deniz kenarındaki kum ve çakıl üzerinde yer almaktadır. yaklaşık 10 m boyunda olup Datça’da 10-15 m. boylara ulaşabilmektedir.

Sığla ağacı


25-40 m’ye kadar boylanan yaprak döken kalın dallı ve geniş tepeli bir ağaçtır. İlk bakışta çınara benzer. Yaşlandıkça, kabuğu koyulaşır ve derin çatlaklı bir görünüm alır.

Çiçekler küçüktür. Çiçek kurulu 1-2 cm çapında olup küre şeklinde çok sayıda çiçek kümesini bulundurur. Meyve 2-4 cm çapında çok sayıda kapsülden oluşur

Istranca meşesi:


25 m’ye kadar boylanabilen düzgün gövdeli dar tepeli bir meşe türüdür. Gövde kabuğu düzenli aralıklarla çataklıdır. Yapraklar ters yumurta biçimindedir. 7-10 civarında yaprak damarı bulunur. Damarlar birbirine paraleldir.

Her iki yüzüde çıplaktır. Alt yüzünde basit ya da yıldız tüyler bulunur. Meyve bulunur.
 

Trabzon Uzungöl

Doğal Afet Nedir?

Doğal afet, en geniş anlamı ile insanlara zarar veren olaylara denir. Başka bir ifade ile can ve mal kaybına yol açan doğal olaylardır. Afetin ilk özelliği doğal olması, ikincisi can ve mal kaybına neden olması bir diğeri çok kısa zamanda meydana gelmesi ve son olarak da başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir. Bazı afetlerin yeryüzünün nerelerinde daha çok olduğu bilinmektedir. Örneğin deprem, heyelan, çığ, sel, don ve bazı afetlerin sonuçları depremde olduğu gibi doğrudan ve hemen ortaya çıkar. Ama kuraklıkta olduğu gibi bazılarının sonuçları ise uzun bir zaman sonra ve dolaylı olarak görülür.

Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS-GİS) Nedir?

Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), İngilizce Geographical Information Systems (GIS) ifadesinin Türkçe'ye çevrilmiş hali olup, kullanıcıların çok farklı disiplinlerden olması nedeniyle, bu kavram da değişik şekillerde tanımlanmaktadır. Özellikle CBS'nin dünyada konumsal bilgi ile ilgilenen kişi, kurum ve kuruluşlar arasında geniş bir merak uyandırması, gelişmelerdeki hızlı değişiklikler, özellikle ticari beklentiler, farklı uygulama ve fikirler, CBS'nin standart bir tanımının yapılmasına henüz izin vermemiştir. CBS, bazı araştırmacılara göre konumsal bilgi sistemlerin tümünü içeren ve coğrafi bilgiyi irdeleyen bir bilimsel kavram, bazılarına göre; konumsal bilgileri dijital yapıya kavuşturan bilgisayar tabanlı bir araç, bazılarına göre de; organizasyona yardımcı olan bir veri tabanı yönetim sistemi olarak nitelendirilmektedir. Buna göre en genel haliyle CBS'tanımı aşağıdaki şekildedir;

"Coğrafi Bilgi Sistemleri; konuma dayalı gözlemlerle elde edilen grafik ve grafik-olmayan bilgilerin toplanması, saklanması, işlenmesi ve kullanıcıya sunulması işlevlerini bütünlük içerisinde gerçekleştiren bir bilgi sistemidir.

Karaca Mağarası

Coğrafya Bölümü Hakkında Bilgiler

Bu bölüm doğal çevre özellikleri, çevre – insan ilişkileri ile nüfus dağılımı ve ekonomik etkinlikler gibi konularında araştırma yapacak kişileri yetiştirmek amacıyla eğitim veren bir bölümdür.

Çalışma Alanları :

Coğrafya bölümünü bitirenler “Coğrafyacı” ünvanı ile görev alırlar.Çeşitli bakanlıklarda kısıtlı olan teknik eleman kadrolarında jeomorfolog yani iklim,bitiki örtüsü toprak,maden ve su kaynakları konusunda incelemeler yapan olarak, büyük bir kesimi de ortaöğretim kurumlarında öğretmen olarak çalışmaktadır. Ayrıca ulaşım sistemi ve ekonomik yapı üzerinde çalışır, haritaları ve iststiksel verileri değerledirir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Harita Genel Müdürlüğü, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüd İdaresi, Devlet Su İşleri, Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlar ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaöğretim kurumlarında öğretmen olarak iş bulma olanakları da vardır.

Mesleğin Gelecek 10 Yıldaki Durumu:

İş bulma olanaklarında gelecekte de pek fazla değişiklik olmayacaktır.

Mesleğin Gerektirdiği Özellikler

Doğayı incelemeye istekli olması
Biyoloji, Jeoloji gibi doğal bilimlere; Sosyoloji, Tarih gibi toplum bilimlerine ilgi duyması gerekir.

Coğrafya Makaleleri

Nükleer Santraller

Bir Nükleer santral, bir veya daha fazla nükleer reaktörün yakıt olarak radyoaktif maddeleri kullanarak, elektrik enerji üreten tesise denir. Radyoaktif maddeler kullanılmasından dolayı diğer santrallerden farklı ve daha sıkı güvenlik önlemlerini, teknolojileri içerisinde barındırır. Reaktörün kalbinde, elde edilen ısıl enerji suya aktarılır, su almış olduğu bu enerji sebebiyle faz değiştirir ve kızgın buhar haline dönüşür. Elde edilen bu buhar daha sonra elektrik jeneratörüne bağlı olan buhar türbinine verilir. Su buharı, türbin mili üzerinde bulunan türbin kanatları üzerinden geçerken daha önceden almış olduğu ısıl enerjiyi kullanarak, türbin milini döndürür. Bu mekanik dönme hareketi sonucunda alternatörlerde elektrik elde edilir. Jeneratörde oluşan elektrik ise iletim hatları denilen iletken teller ile kullanılacağı yere gönderilir. Türbinden çıkan, ısıl enerjisi yani sahip olduğu basınç ve sıcaklığı düşmüş olan buhar, tekrar kullanılmak üzere yoğuşturucuda (kondenser) yoğuşturulup su haline dönüştürüldükten sonra, tekrar reaktörün kalbine gönderilir. Yoğuşturucuda su buharının faz değişimini yapabilmek için çevrede bulunan deniz, göl gibi su kaynaklarını soğutucu olarak kullanır.
Nükleer Santral Kazaları

Nükleer güç teknolojisinin diğer birçok teknoloji gibi başlangıç yıllarında askeri amaçlı kullanılması nedeniyle en ufak olaylar bile kamuoyundan gizlenmiştir. 1950 lerden itibaren askeri tesislerde kazalar yaşanmış ve bu olaylar, daha sonraki yıllarda yaşanan sivil nükleer tesis kazalarından sonra sorgulanıp açığa çıkarılmıştır. Özellikle 1980 öncesinde, askeri tesislerde, ölüm ve ya ciddi yaralanmalarla sonuçlanan bu tür pek çok kritik kaza olmuştur. Ukrayna Enerji Bakanının; Nükleer santrallerde kaza olma oranı 10 bin yılda birdir” demesinden yaklaşık bir yıl sonra gelmiş geçmiş en büyük nükleer facia olan sonra Çernobil nükleer kazası gerçekleşmiştir. Üstelik Çernobil ne ilk ne son kazadır. Sadece ABD de, bugüne kadar Nükleer Denetleme Komisyonu nun (NRC) kayıtlarına göre, felakete yol açabilecek derecede 169 kaza olmuştur. Sadece 1980 ve 1989 yılları arasında, ABD deki nükleer santrallerde, yaklaşık 34 bin operasyon hatası, en az 104 acil reaktör durdurma olayı ve çalışanların ölçülebilir dozda radyasyona maruz kaldıkları 140 bin olay rapor edilmiştir. İngiltere de ise gizlenen ve daha sonra ortaya çıkan 17 ciddi nükleer kaza yaşanmıştır.

Coğrafya Ders Anlatımı

Türkiyede Deprem Bölgeleri

TÜRKİYE'DE DEPREM BÖLGELERİ
Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.
Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı: Saros Körfezinden başlar, Marmara denizinden geçtikten sonra Kuzey Anadolu Dağlarının güneyini takip ederek Van Gölünün kuzeyine doğru uzanır.
Batı Anadolu Deprem Kuşağı: Güney Marmara’dan başlar Ege Bölgesindeki çöküntü ovalarını takip eder.
Güney Anadolu Deprem Kuşağı: Hatay’dan başlar, Güney Anadolu Toroslar'ını takip ederek Van gölünün güneyine doğru devam eder.

Karstik Şekiller


Kolay eriyebilen kayaların (kalker, jips,kayatuzu) kimyasal yolla erimesi ve tekrar  çökelmesi ile oluşan yer şekilleridir. En fazla Akdeniz Bölgesi'nde görülür. Sebebi kalkerli arazinin geniş yer tutmasıdır.
KİMYASAL AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
LAPYA
Kalkerli arazilerde yağmur ve kar sularının kimyasal aşındırması ile oluşan oluk  şeklindeki yarıntılardır. Derinlikleri bir kaç cm ile bir kaç metre arasında değişir. 
Karstik şekillerin en küçüğüdür.En fazla Batı Toroslar’da  görülür.
DOLİN
Kalkerli arazilerde erime ve çökme sonucu oluşan tava şeklindeki çukurluklardır. 
UVALA
  Dolinlerin birleşmesi ile oluşan daha büyük çukurluklardır
POLYE (GÖLOVA)
Korkuteli-Antalya
Uvaladan daha büyük karstik erime ve tektonik çöküntü alanlarıdır.  
Ör: Elmalı, Korkuteli, Tefenni, Kestel, Gölhisar, Acıpayam, Muğla Ovaları.
OBRUK
Kalkerli arazilerdeki mağara tavanlarının çökmesiyle oluşan derin doğal kuyulardır.
Ör: Cennet-Cehennem Obrukları (İçel), Kızılören Obruğu (Konya) .
DÜDEN (Su Batan-Su Çıkan)
Yerüstü sularının yeraltına daldığı veya yer altı sularının yüzeye çıktığı doğal kuyulardır. Ör: Düden Suyu’nda olduğu gibi.
MAĞARA
Kalkerli arazilerde yer altı sularının kimyasal aşındırması ile oluşan yeraltındaki boşluklardır.
Ör: İnsuyu (Burdur), Karain-Damlataş(Antalya), Narlıkuyu, Cennet-Cehennem ve Astım Mağaraları (İçel).
KANYON VADİ
Ulubey-Uşak (Türkiye'nin en büyük kanyon vadisi)
Daha çok karstik arazilerde oluşan derin ve dik yamaçlı vadilerdir. Akarsu aşındırması ile oluşur. Ör: Göksu vadisi , Köprülü kanyonu. Dünyanın en büyük kanyonu A.B.D’de  Colorado( Büyük Kanyon) kanyonudur.
ÇIKMAZ VADİ (KÖR VADİ)
 Bu vadilerde akarsu bir mağara veya düdene dalarak kaybolur. Yani vadi bir düden veya mağara ile son bulur.
KİMYASAL BİRİKİM ŞEKİLLERİ
TRAVERTEN
Yer altı suları içinde erimiş halde bulunan kalkerin suların yüzeye çıktığı yerde çökelmesi ile oluşan yer şekilleridir. Çökelme olabilmesi için su içindeki CO2    uçması gerekir.
Ör: Pamukkale(Denizli)
DAMLATAŞ (Sarkıt-Dikit-Sütun)
Kalkerli arazilerdeki mağara tavanından damlayan yer altı suları içindeki erimiş haldeki kalkerin çökelmesi ile oluşur. Çökelme tavanda olursa Sarkıt, tabanda olursa Dikit , birleşirlerse Sütun oluşur. Ör: Damlataş mağarasında olduğu gibi.

Dağ oluşumu

Coğrafya İle Şehir Ve Bölge Planlaması Arasındaki İlişki



Tarih boyunca dünya nüfusunun çoğu hep kırsal alanlarda yaşamışlarsa da şehirlerde 5000 yıldan beri var olan ve sanayi devriminden beri var olan ve hem büyüklük hem sayıca muazzam bir gelişme içine giren yerleşmeler olmuşlardır.
Bazılarına göre de şehirler daima medeniyetin ışık ve sıcaklığını karanlık ve soğuk dünyaya yayan ateşi olmuşlardır. 1994 ün martında dünya şehirsel ve kırsal nüfusunun eşit hale geldiği ve şehirsel nüfusun kırsal nüfusu geçmeye başladığı uzmanlarca açıklandı.
Şehirleşme hareketleri sanayi tekniğindeki yeniliklerden sonra büyük boyutlar kazanmıştır. Bu sebepten dolayı şehirler esas itibariyle 21. asrın ürünüdür.
Son yıllarda coğrafyacılar gittikçe artan derecede şehir araştırmalarına ve şehirlerin meselelerine dikkatlerini çevirmişlerdir. Böylece şehirlere ait birçok araştırma yapılmaktadır. Bunların bir çoğu doğrudan doğruya birçoğu şehir coğrafyası ile ilgilidir; diğer bazıları ise şehir planlaması, şehir idaresi pazarlama gibi konuları kapsamakta ve bu meslek dallarına coğrafi görüşlerin büyük ve faydalı katkıları olmaktadır.

Coğrafya karikatürleri